İnsani Duyguların Çoğu Erozyona Uğradı
Mehmet Avşar/ SABAH
Dünyanın çevresinde bir yolculuğa çıksanız, dönüp dolaşıp başladığınız yere gelirsiniz. Bugün insanlık da, başladığı yere—belki de en ilkel, en yalın haline—doğru ağır ağır geri dönüyor. Oysa ilk insanlarda utanma, özlem, kadir kıymet bilme, vefa ve sevgi gibi duygular çok daha belirgindi. Zamanla bu duygular gelişti, serpildi ve “büyük insanlık ailesi” dediğimiz şey ortaya çıktı. Ne var ki özellikle teknolojinin baş döndürücü yükselişiyle birlikte bu insani değerler bir bir erozyona uğradı.
Bugün insanlar birbirini özlemiyor artık. Sevgi, saygı, bağlılık gibi duygular yitip gitti. Genç kızlar ve erkekler artık gerçek aşkı bulamıyorlar. Aşkın yerini geçici heyecanlar, anlık beğeniler aldı. Para, en yüce değer haline geldi ve insan hayatının merkezine yerleşti.
Düşünün; eskiden Karadeniz’in dağ köylerinde “Sırtındaki sepettun ben olayım, hamali” gibi türküleri dillendiren bir ruh vardı. Bugünün gençliği, bu denli derinlikli bir duyguyu türküye dökebilir mi? Elbette hayır. Çünkü artık yapay, ruhsuz, köksüz bir neslin tam ortasındayız.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dediği gibi:
“Şairim,
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası,
Ayak seslerinden tanırım.
Ne zaman bir köy türküsü duysam,
Şairliğimden utanırım.”
Bugün böyle türküleri yazacak yürekler kaldı mı? Kalem tutan eller, gönül kokan sözlere hasret… Ne varsa eskilerde kaldı, bizse sadece geçmişin gölgesinde oyalanıyoruz.
Bir başka örnek: Yüzlerce kilometre uzağa gitmişsiniz. Kaldığınız otelin yalnızca elli metre ilerisinde en yakın akrabanızın evi var. Ama gidip onu ziyaret edemiyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki o da “Acaba ne zaman kalkacak?” diye saniyeleri sayacak . İşte insanlık bu hale geldi: Mesafe yakın ama gönüller uzak.
Bir zamanlar bir evde otuz kişi yaşar, hepsi de mutlu mesut geçinirdi. Şimdi yaşlılar ya huzurevlerinde ya da dört duvar arasında yalnız, evlat ve torun hasretiyle son nefesini veriyor. Bu çöküş önce Avrupa’yı vurdu, şimdi sıra bizde. Onların yaşadığı acılardan ders almadık, tam tersine aynı yoldan yürümekte ısrar ettik.
Ve bir gün yaşlandığımızda, iki elimizi başımızın arasına alıp düşüneceğiz:
“Biz nerede yanlış yaptık?”
Çünkü biz de yarının yaşlılarıyız. Yaşlılarımıza bakışımız, aslında gelecekte kendi kaderimizi nasıl yaşayacağımızın aynasıdır.
İnsanoğlu bu çağda da, her çağda olduğu gibi, kendi sonunu kendisi hazırlıyor.
Vesselam.